MTB RACER gönderdi:(olm warhol demişti bigün herkes 15 dk ünlü olcak die,aha seni şöhret yaptım)
“Bisikletle ilgili yazı yaz... Bisikletle ilgili yazı yaz” dedin durdun iki haftadır al sana yazı. İyi de kardeşim bisiklet benim hayatımdaki en önemli şey değil ki. Kimsenin olamaz ki...
Bazıları işine gücüne giderken ulaşım aracı olarak kullanır, bazıları güneşli hafta sonlarında gezi yada spor amaçlı kullanır. Bazıları da bisikleti profesyonel amaçlı kullanarak hayatlarını kazanırlar. Amaç her ne olursa olsun işin içinde mutlaka biraz tutku vardır, çünkü bisiklet özgürlüktür ve o seleye oturup, havada asılı duruyormuş gibi pedalleri çevirmeye başladığınız anda küçük bir çocuk gibi keyif almaya başlarsınız. Şimdi dik sokakları tırmanırken kimse keyif almaz diyeceksiniz biliyorum ama, o sokaklardan pedal çevirmeden son sürat inerken her şeyi unutuyor insan.
Benim burada sizlerle paylaşmak istediğim, bisikletin günlük hayattaki kullanımından çok, biraz daha üst seviye kullanıcıları ile ilgilidir. Peki nedir bu üst seviye kullanıcısı. Tabi ki sıradan bir bisikletten daha hafif, daha pahalı ve kullanılan malzemelerin belli sürüş şartlarına göre özel tasarlandığı bisikletleri kullananlardır. Bisikletin pahalı olması illaki o bisikleti özel yapmaz, makul fiyatlarla da zorlu şartlarda kullanılabilecek bir bisiklet hazırlanabilir. Burada önemli olan kişinin fiziksel yapısına ve kullanım alanına uygun bisikleti seçmesidir.
Bu günlerde MTB dediğimiz, dağ bisikletleri her kesimden ilgi görmektedir. Bunun nedeni ise bu bisikletlerin daha dayanıklı olması, hem şehir içinde asfalt yollarda, hem de doğal ortamlarda arazi sürüşü için ideal olmasıdır. Bende lisanslı bir MTB kullanıcısı olarak, bisikletime atlayıp kendimi uçsuz bucaksız yeşilliklerin kucağında bulduğum zamanlarda çok büyük heyecan ve rahatlama yaşarım. Hiçbir macera belirtisi olmasa bile gittiğim yerler bana hep keyif vermiştir. Genellikle ormanlık alanlarda şehir merkezinden yarım saatlik sürüşle varılabilen bir çok parkuru zaman zaman ziyaret ederim. Gittiğim yerler genellikle ıssızdır, çoğu zaman yanımda bir arkadaşım olur ama yalnız çıktığım gezi yada turlarda çoktur. Eğer bir kaza geçirmeden, ki bu çok nadir olur, lastik patlatmadan veya teknik bir sorun yaşamadan eve dönmüşsem o tur başarılıdır. Amaç bisikletle belli bir mesafeyi kat etmek de olabilir, yeni bir patika keşfetmek için çıkılmış bir gezi de olabilir. Senenin belli dönemlerinde ciddi şekilde antrenman programları yaparım ama işim ve diğer sorumluklularım nedeniyle genellikle bu programa sadık kalamam. Zaten doğal bir MTB parkuru cenneti olan ülkemizde resmi organizasyonlar yeni yeni yapılmaya başlandığı için, profesyonel yarışçı hedefinden biraz uzağım. Gerek ilerleyen yaşım, gerekse bisikletçiliğe biraz geç başlamış olmam nedeniyle ben daha çok hobi ve spor yönünden keyif almaktayım. Ama şunu da belirtmeliyim ki amatör bir bisiklet kullanıcısı değilim. Katıldığım birkaç yarıştan alınmış birkaç madalya ve dünya çapında tanınmış organizasyonlarda, şampiyon bisikletçilerle start alabilmiş olmam benim için bir gurur kaynağıdır. MTB yarışları adından da anlaşılacağı üzere toprak parkurlarda, zorlu tırmanmaların ve teknik inişlerin olduğu dağlık arazilere yapılmaktadır. Bu yarışların birkaç türü vardır ve en yaygın olarak bilineni (XC kısaltması ile Cross Country) arazi binişidir. Bunun dışında maraton, tepe inişi, noktadan noktaya, ikili cross ve bunlara ek birkaç yarış türü vardır. Ülkemizde son iki sene içinde düzenlenen ve UCI (Uluslararası Bisikletçiler Birliği) tarafından onaylanmış, puanlı yarış sayısı on beşi geçmiştir. Bu yarışlara dünyanın en iyi yüz MTB yarışçısı arasında olan, bir çok büyük isimde katılmış ve önümüzdeki yarışları da programlarına almışlardır. Peki Türk yarışçılarda durum nedir ? Elbette ki bizden de bu en iyi yüz isim içinde yer almayı başarmış genç arkadaşlarımız vardır. Avrupa şampiyonasına katılmış ve oldukça iyi bir sıralama ile yarışı tamamlamış, yurt dışındaki bir çok organizasyonda dikkat çekecek bir başarı yakalamış, aynı zamanda Balkan Şampiyonu olan Bilal AKGÜL geleceği parlak bir arkadaşımızdır. Bu işin önemli merkezlerinden biri olan ve şu anda Türkiye’deki bisikletçiliğin gelişiminde söz sahibi olan Adana, sadece Bilal AKGÜL’ ün değil, bir çok idareci ve teknik adamında memleketidir. Bisiklet Federasyonu Teknik Kurul Başkanı, milli takım mekanikeri, hakemleri ve çok sayıdaki profesyonel yarışçısı ile Adana dağ bisikletçiliğinin gözde merkezlerinden biridir. 22 Ocak 2006’da yaptığımız MTB antrenman yarışı çok eğlenceliydi ve milli takımın kamp için Adana’da olması, yarışı daha da çekişmeli hale getirdi. Aynı parkurda Mart ayında uluslar arası, puanlı yarış yapılacak ve katılımın oldukça iyi olması bekleniyor. Eğer önümüzdeki iki sene içerisinde çalışmalarımız başarılı olursa, Türkiye ilk defa Olimpiyatlara dağ bisikleti branşında sporcu yollayacak, tek dileğimiz başarılı yarışçılara yeterli imkanların sağlanması ve gereken ilginin gösterilmesi. Açıkçası bisiklet masraflı bir spor sayılabilir ve bu masrafı normal bir yarışçı karşılayamaz. O yüzden sıkı bir sponsor ve her türlü maddi destek önemlidir. Avrupa ve Amerika’da takımların milyon dolarları geçen bütçeleri vardır ve bunun karşılığını mutlaka almaktadırlar. Lance Amstrong her ne kadar yol bisikletçiliğinde isim yapmış biri olsa da, antrenman programında MTB kesinlikle bir vazgeçilmezdir. Uzun süre US Postal adına yarışan takımı, geçen seneki Fransa bisiklet turunda Discovery Channel ile anlaşmış ve Amstrong dünyanın en uzun spor organizasyonu olan Fransa bisiklet turunu 7. kez kazanmıştır. Tabi arkasındaki ekibi ve inanılmaz desteği de küçümsememek gerekir. Bu kadar iddialı olmasak bile neden bizden de bir Olimpiyat şampiyonu çıkmasın ki...
Bisikletin neden pahalı bir spor olduğunu açıklamak için sanırım titanyum, karbon, ömür boyu garanti, el yapımı ve inanılmaz hafif gibi sözlerin şöyle bir üstünden geçmek gerekir.
Ne dersiniz, sizce de tadında bırakmak için burada kessek fena olmaz değil mi ? Eğer konuya yeterli ilgi gösterilirse, bu yazının devamını getirebilirim. O zamana kadar ne mi yapıyor olacağım; elbette ki her fırsatta kendimi ve sevgili bisikletimi yeşil örtülerin kollarına atacağım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder